1. Organik Gıdalar Sağlığımız İçin Daha Güvenli ve Daha İyi
Konvansiyonel tarımcılık ve gıda sistemi doğum anomalileri, öğrenme güçlüğü, obezite, su kaynaklarının kirlenmesi, toksinlere maruz kalınma, çiftlik hayvanlarının insanlık dışı şartlarda yetiştirilmesi gibi son derece ciddi sorunları da beraberinde getiriyor. Bir yandan market raflarındaki neredeyse tüm ürünler ‘sağlıklı ve doğal’ olduğunu iddia ederken, diğer yandan aralarında güvenilir markaların da olduğu bir çok üreticinin tüketiciyi nasıl da aldattığını gazetelerde ağzımız açık takip ediyoruz. Satın aldığımız gıdanın gerçekten sağlıklı, doğal, besleyici, doğaya dost üretim teknikleri ile yetiştirilmiş olduğundan emin olmanın tek yolu ise üzerinde Türkiye Cumhuriyeti Organik Tarım etiketini taşıyan, sertifikalı organik gıdaları tercih etmek. Hızla büyüyen, dinamik bir organik gıda sektörü hem biz tüketiciler hem de çiftçiler için daha iyi bir gıda sistemine doğru güzel bir dönüşümün başlangıcı olacaktır.
2. Organik Gıdalarla Beslenince Zararlı Sentetik Böcek İlaçlarına Maruz Kalmayız
Konvansiyonel tarımda çiftçiler en az 2, bazen de 12′den fazla farklı sentetik böcek ilacı kullanıyor. Tabağımıza gelen yeşil yapraklı sebzeler, biber, ağaç meyveleri, üzüm gibi ürünler ortalama olarak 3-4 çeşit böcek ilacı kalıntısı içeriyor. Yaygın olarak kullanılan bazı böcek ilaçları çocuk gelişiminde aniden fark edilmeyen bir takım değişiklikleri sinsi bir biçimde tetikleyerek dikkat eksikliği ve hiperaktivite, otizm, obezite ve bazı kanser türlerini de içine alan çeşitli sağlık sorunlarına yol açıyor.
3. Organik Gıdalar Besin Değeri Açısından Daha Zengin
Organik tarım ürünleri biyolojik olarak aktif, daha sağlıklı topraklarda yetiştiriliyor. Organik tarım alanlarında mahsül verimliliği daha düşük, yetiştirme süresi daha uzun iken, organik topraklarla beslenen bitkilerin mahsülleri konvansiyonel tarım ürünlerine göre daha çok vitamin, mineral ve antioksidan madde içeriyor. Meralarda dolaşan ve yeşil otla beslenen hayvanların eti kapalı alanlarda yaşayan ve tahılla beslenen hayvanlara göre %60 daha faza omega 3, %200 daha fazla E vitamini ve 2-3 kat daha fazla CLA içeriyor. Organik süt de çok daha besleyici. Araştırmalar organik sütün standard süte oranla %50 daha fazla E vitamini, %75 daha fazla beta-karoten ve %70 daha fazla omega 3 yağ asidi içerdiğini gösteriyor. Organik süt ayrıca göz sağlığını koruyan bazı antioksidanlar açısından iki kat daha zengin. Organik yumurta yiyerek iki kat E vitamini, %40 daha fazla A vitamini ve 3 kat omega 3 almanız söz konusu.
4. Organik Ürün Yiyerek GDO’ların Öngörülemeyen Risklerinden Uzak Dururuz
Bugünün GDO’ları bundan 15 sene önce Amerikan hükümetinin biyoteknolojiyi teşvik edip desteklediği bir dönemde onaylanmıştı. O zamanlar GDO’lu gıdaların konvansiyonel gıdalara temelde eşdeğer olduğu söyleniyordu. Ama geçen zaman içinde öğrendik ki bir gıdanın genetik yapısındaki en ufak bir değişiklik bile beklenmedik sağlık risklerine yol açabiliyor. Organik tarımda genetiği değiştirilmiş tohumlara yer yok. Bu sebeple organik gıdalar tüketmek GDO’lardan uzak kaldığımızdan emin olmanın tek kesin yolu.
5. Vücudumuza Giren Gereksiz Hormon ve Antibiyotik Miktarını Azaltmış Oluruz
Hayvanların daha hızlı büyümesi, daha ağır ve büyük olması, daha çok süt ve yumurta üretmesi için yetiştiricilerin çoğu büyüme hormonu, ilaçlar, sentetik takviyeler kullanıyor ve hayvanları ot yerine mısırla besliyor. Zavallı hayvanların limitleri o kadar zorlanıyor ki yüksek dozda antibiyotik almalarını gerektiren bir çok sağlık sorunu ile karşılaşıyorlar. Organik çiftliklerde ise sentetik ilaç kullanımı yasak. Günün sonunda, ancak sağlıklı şartlarda yaşayan, serbest dolaşan sağlıklı hayvanlar sağlıklı et, süt ve yumurta üretebilirler.
6. Çiftlik Hayvanlarına Saygı Göstermiş Oluruz
Konvansiyonel çiftliklerde yetiştirilen hayvanların büyük çoğunluğu daracık, stres dolu ortamlarda sağlıklarını kaybetmiş, ilaçlara bağımlı bir halde, doğal yaşamla uzaktan yakından alakası olmayan bir şekilde yaşıyorlar. Organik yetiştiricilikte ise hayvanlar doğal ve normal hayatlarına en yakın şekilde, açık alanlara çıkarılıyor yeşillikle besleniyorlar.
7. Yerel Tohumları Sonraki Kuşaklara Aktarabiliriz
Bugün dünyada yenen gıdaların %50′si sadece dört bitki ve üç hayvan türünden geliyor. Bir avuç çokuluslu şirket dünya tohum piyasasının %50′sini elinde tutuyor ve kontrol ediyor. Sadece organik tarım yapan çiftçiler atalık ve nadide tohumları saklayıp sonraki kuşaklara aktarıyor.
8. Su Kaynaklarının Kalitesinin ve İçme Suyu Güvenliğinin İyileştirilmesine Katkı Sağlarız
Tarlalara düşen yağmur bir miktar toprakla birlikte toprağın içindeki besinler kadar kimyasal maddeleri de yer altındaki su katmanlarına taşıyor. Kullanılan kimyasal oranı arttıkça su kalitesini korumak o kadar zorlaşıyor. Meksika Körfezi’ndeki Ölü Bölge, milyonlarca hektar tarım arazisinden akan kimyasalların Mississipi nehri tarafından körfeze taşınması sonucunda oluştu. Şu an dünya genelinde buna benzer 400′den fazla ölü bölge tespit edildi.
9. Toprağın ve Biyoçeşitliliğin Korunmasına Yardım Ederiz
Organik çiftçiler için sağlıklı bir toprak ve biyoçeşitlilik yaşamsal önem taşır. Organik tarım toprak kalitesini korur, ekosisteme, çevredeki canlılara zarar vermez.
10. Organik Gıdalar Daha Lezzetlidir
Organik meyve ve sebzelerde yapısal olarak daha az su ve şeker, daha çok lezzet artırıcı besin maddeleri bulunur. Bu sebeple organik gıdaların lezzeti daha yoğun olur. Ayrıca yapay gıda boyası ya da koruyucu madde gibi kimyasallar içermezler.